Nimete Şükür Nasıl Olur?
İzmir’de yaşıyorum ve son birkaç yıldır sosyal medyada özellikle “nimete şükür” meselesiyle ilgili bir düşünce uçurumu var gibi hissediyorum. Özellikle dini hassasiyetleri yüksek olan çevrelerde sürekli duyduğum bir ifade bu: “Nimete şükür et, şu an sahip olduğun her şeyin değerini bil.” Bir anlamda doğru, ama bir anlamda da o kadar sıradanlaşmış ve içi boşalmış bir kavram ki, bir noktada içi de boşalmış olmuyor mu? Hadi gelin, bu meseleyi biraz daha derinlemesine irdeleyelim. Nimete şükür nasıl olur, gerçekten anlamı ne, biraz da eleştirel bakış açısıyla bir analiz yapalım.
Nimete Şükür: Güçlü Yanlar
Herkesin hayatında zor zamanlar vardır, değil mi? Belki ben biraz daha keskin bakıyorumdur ama, sahip olduğumuz her şeyin geçici olduğunu kabullenmek, aslında bizi hayata karşı daha derin bir bağ kurmaya itiyor. Nimete şükür de tam olarak bunu anlatıyor gibi: “Sahip olduğun şeylerin kıymetini bil.” Şükretmek, basit gibi görünen ama ruhsal anlamda ciddi bir fark yaratabilen bir eylem. Yaşadığın her anın farkına varmak, bir dilenciyle karşılaşıp ondan kendine ders almak… İşte bu, nimete şükürün belki de en güzel hali. Her şeyin değerini bilmek. Sadece maddi değil, manevi şeylere de şükretmek. Sevdiklerimiz, sağlık, huzur, güvenlik… Bunlar hep unuttuğumuz şeyler. Hangi birini sayalım?
Nimete şükür eden insanlar genelde daha sakin, daha huzurlu ve hayata karşı daha minnettar oluyorlar. Duygusal zekâları gelişiyor. Her ne kadar bu konuda sosyal medya çok daha fazla ‘kibirli’ ya da ‘göstermelik’ paylaşımlar olsa da, işin özü aslında insanı daha derinlemesine anlamaya yöneltiyor. Bir zamanlar bana şükretmeyi öğreten insan, bu konuda bir önderdi. Onun şükür etme şekli, gerçekten beni de değiştirdi. İşte o zaman fark ettim, basit şeyler bile ne kadar kıymetli olabilir.
Nimete Şükür: Zayıf Yanlar
Ama şimdi biraz daha sert bir yerden yaklaşalım: Nimete şükür, bazen bazılarının gözünde sadece “yapılması gereken” bir şey olmaktan öteye geçemiyor. Öyle bir noktaya geliyor ki, neredeyse sürekli şükretmek zorunda hissediyorsunuz. Gerçekten şükretmek mi? Yoksa topluma uymak için mi? Bir şeylerin kıymetini bilmek ile köleleşmek arasındaki çizgi ne kadar ince, hiç düşündünüz mü?
Nimete şükürün, bazen içi boş bir ritüele dönüştüğünü söylemek gerek. Mesela, “Ekmek bulduğum için şükrediyorum ama ben bir fabrikada köle gibi çalışıyorum” diyebilmek lazım. Evet, şükretmek önemli ama bu şükrün yanında bir eleştiriyi de barındırmak gerek. Şükür etmek, sahip olduğumuz her şeyin değerini bilmek anlamına gelirken, bir yandan da bu “nimetlerin” bazı kesimler için nasıl sürekli bir sömürü aracına dönüştüğünü sorgulamalıyız.
Günümüz toplumunda “nimete şükür” mantığı bazen, insanların kendi hayatlarına dair seslerini çıkarmamalarına da yol açabiliyor. Şükretmek, bazen büyük bir adaletsizliğe göz yummak haline gelebiliyor. Birçok insan, kötü şartlar altında çalışıyor, düşük maaşlarla geçiniyor, ama “şükür”den başka bir şey bilmiyor. Bu da içi boş, robotlaşmış bir yaşam anlamına geliyor. Şükretmek, insanı kendi gerçeklerinden uzaklaştırabilir. Çünkü sürekli şükreden biri, aslında belki de daha çok sesini çıkarıp adalet talep etmesi gereken bir konumda olabilir.
Şükretmek Gerçekten Bir Çözüm Mü?
Şimdi düşünelim: Nimete şükür, sürekli bir kalıp haline mi geldi? Gerçekten şükretmek mi, yoksa bu sözcüğü seslendikten sonra her şeyin yoluna gireceğine mi inanıyoruz? Belki de şükretmek, başkalarının bize öğrettiği bir şey değil de, içimizde hissettiğimiz bir durum olmalı. Şükür etmek, evet, bizi ruhsal olarak rahatlatabilir; ama bu rahatlık, bazen hareketsizliğe, durağanlığa ve kişisel gelişimi engelleyen bir duygusal tuzağa dönüşebilir.
Peki, o zaman niye bu kadar sık “şükredin” diyoruz? Çünkü bu, toplumda olduğu gibi bireysel düzeyde de bir sorumluluktan kaçış olabilir. “Şükret, yeterince sahip oldum” demek, bazen bir insanın mevcut durumunu değiştirmesini engelliyor. Evet, bir doktorun, bir işçisinin, bir öğretmenin şükretmesi gerekebilir, ama aynı zamanda onlara adaletli şartlar da sağlanmalı. Şükretmek, sistemin kötü olduğunu değiştirmez.
Sonuçta…
Nimete şükür, derin anlamlar taşıyan, ruhsal anlamda da fayda sağlayabilen bir kavram olabilir. Ama ne yazık ki, bazen toplumun ve kişisel hayatın anlamını bulma çabasında sadece birer boş laftan ibaret de olabiliyor. Şükretmek ve sorgulamak arasında ince bir çizgi var. Hayatın kıymetini bilmek önemli ama bazen de hayatı daha iyi bir yere taşımak için mücadele etmek gerek. Kendimizi gerçekten şükretmeye ne zaman hak kazanıyoruz ve bu “şükür” bizlere hangi anlamı veriyor? Bunu düşünmek gerek.