Japon Balığı Yemsiz Kaç Gün Yaşar?
Kayseri’nin soğuk kış akşamlarında, evde tek başıma otururken, akvaryumda yüzmekte olan Japon balığımın küçük hareketlerini izlemek beni rahatlatıyordu. Renkli pulları, suyun içinde zarifçe süzülen vücutları, bana bir tür huzur veriyordu. Hangi gün olduğunu, hangi saatte olduğumu pek hatırlamıyorum ama o an, her şeyin biraz yavaşladığı, zamanın sanki durduğu bir andı. Benim için önemli olan tek şey, Japon balığımı izlerken içimde hissettiğim o tuhaf huzurdu.
O gün, akvaryuma biraz dikkatli bakmam gerektiğini fark ettim. Balığım biraz solgun görünüyordu, hareketleri eskisi kadar canlı değildi. Yavaşça akvaryumun yanına yaklaşırken, içimde bir gariplik oluştu. O kadar küçük, o kadar narin bir yaşam. Bu balığı tanıyıp ona nasıl daha iyi bakabileceğimi düşünmeye başladım. Birkaç gün önce yemini atmıştım ama ne yazık ki dün akşam beslemeyi unuttum. Şimdi ise, gözlerim Japon balığıma odaklanmıştı, kaygı içinde gözlerini izliyordum. O an, aklımda bir soru belirdi: Japon balığı yemsiz kaç gün yaşar?
Unutulmuş Yem
O an, geçen hafta aldığım bir kitap geldi aklıma. İçinde birçok farklı hayvan hakkında bilgiler vardı. Japon balığının oldukça dayanıklı bir balık olduğu yazıyordu, ama yemek yeme konusu biraz daha karmaşıktı. Balıklar, suyun içinde çok uzun süre aç kalamazlarmış. Ama, özellikle Japon balıkları, soğuk su balığı oldukları için, bazen yem yemeden birkaç gün dayanabilirlerdi. Ancak, çok uzun süre aç kalırlarsa, sağlıksız bir şekilde zayıflamaya başlarlarmış. İçimden bir ses “Sadece birkaç gün dayanabilir” diyordu, ama bir yandan da “Belki de, bir şekilde halleder” diyerek kendimi telkin etmeye çalışıyordum.
O an, o anki ruh halimi anlatmak çok zor. Bir yanda akvaryumdaki balığımı besleyememiş olmanın verdiği suçluluk duygusu, diğer yanda ise onu hayatta tutabilme umudu vardı. Ama bir gerçeği de kabul etmem gerekiyordu: Japon balığı bir canlıydı ve her canlı gibi ona da bakmam gerekiyordu. O an, o kadar basit ama o kadar güçlü bir duygu oldu ki, sanki içimde bir şeyler değişmeye başlamıştı. Hayatta bazen, sorumluluklarımızı unutabiliyoruz ama bir balık için bile endişelenmek, biraz insan olmanın ne demek olduğunu hatırlatıyor.
Umut ve Kaygı
İçimi kemiren bu kaygı, balığımın ölümüne dair bir düşünceye dönüştü. “Ya yem veremezsem?” diye düşündüm. Ama sonra, kendimi biraz toparladım. Kayseri’nin karlı sokaklarında, işten eve gelirken düşündüğüm şeylerin çoğu uçup gitmişti. Tek bir şey kaldı: O balığa bakmalıydım. Hızla mutfağa gidip, akvaryumun yanına getirdiğim yemi attım. Ama o an, bir yandan balığımın ölüm korkusuyla, bir yandan da hayatta kalabileceğine dair umudumla uğraşırken, içim garip bir şekilde huzurlu oldu.
Birkaç Gün Sonra
Ertesi gün sabah, yataktan kalkar kalkmaz akvaryuma koştum. Balığım bir miktar daha canlıydı. Küçük hareketleri, suyun içinde gezinmesi beni biraz rahatlattı. Yavaşça ama belli belirsiz hareket ediyordu, sanki bana “Beni unutma” der gibiydi. O an, belki de küçük bir canlıyı izlemenin aslında ne kadar öğretici bir şey olduğunu fark ettim. Onun bir insan gibi hayatta kalması, sadece bizim vereceğimiz kararlarla alakalıydı.
Biraz daha büyüdüm, hayatı daha fazla gözlemlemeye başladım ama o Japon balığının bana öğrettikleri hep aklımda kaldı. Yaşam, beklenmedik anlarda kaybolan küçük şeylerle test ediliyordu. O balığın küçük vücudu, o kadar hassas ve kırılgandı ki, birazcık beslenme eksikliği onu bile etkileyebiliyordu. O yüzden ben de ona en iyi şekilde bakmalıydım.
Sonuç Olarak
Bir Japon balığının yemsiz ne kadar dayanabileceği tam olarak belirlenemez, ama birkaç gün yeterli olabilir. Yine de, onlar da tıpkı bizler gibi bakıma ihtiyaç duyarlar. O balığa baktıkça, bir şey daha fark ettim: Birçok şeyde olduğu gibi, yaşamda da bazen küçük, unuttuğumuz şeyler, bazen en önemli şeyler haline gelebilir. Bazen, en beklemediğimiz yerlerde, basit bir balığın hayatına duyduğumuz endişe, bize insan olmanın en gerçek halini hatırlatıyor.